Belçika’daki UCLouvain Üniversitesi’ne bağlı Afet Epidemiyolojisi Araştırma Merkezi’nin (CRED) Acil Durum Olayları Veritabanı’na (EM-DAT) göre 1990-1950 arası yılda ortalama 4 kuraklık, 2 aşırı sıcak hava durumu, 3,5 aşırı hava olayı, 2 sel, 1 de orman yangını meydana geldi.
Bu sayılar 1951-2000 arası artmaya başladı ve kuraklık 17’ye, aşırı sıcak hava durumu 5’e, aşırı hava olayı 42,54’e, sel 40,6’ya, orman yangını sayısı ise 6’ya yükseldi.
İklim değişikliğinin etkisini yoğun şekilde göstermeye başladığı 2000’li yıllarda ise rakamlarda daha büyük artışlar gözlendi. Buna göre 2000-2023 arası yılda ortalama 26 kuraklık, 21,65 aşırı sıcak hava durumu, 106 aşırı hava olayı, 171 sel, 12 orman yangını yaşandı.
İklim değişikliği etkisiyle sayıları ve şiddeti artan aşırı hava olayları ekonomik açıdan büyük kayıplara neden olurken risklere karşı sigorta sektörünün önemi de her geçen daha fazla artıyor.
METEOROLOJİK AFETLERİN FATURASI
AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, iklim değişikliğinin, aşırı hava olaylarına neden olan hidrolojik, klimatolojik ve meteorolojik tehlikelerin sıklık, kuvvet ve sürelerini artırdığını, bunun da afetleri etkilediğini belirtti.
Doğa kaynaklı afetler arasında iklimsel, meteorolojik ve hidrolojik afetlerin sayısının hızla arttığına dikkati çeken Kadıoğlu, “Bu tehlikelere eğer insan veya insan yapısı bir şey maruz kalırsa ve maruz kalanlar bundan olumsuz etkilenirse afet oluşur. İklim değişikliği sadece tehlikenin büyüklüğünü etkiliyor, gerisi tamamen insanın yerdeki yerleşimiyle ilgili.” diye konuştu.
Aşırı nüfus artışı ve çarpık kentleşmeden dolayı dünyada ve Türkiye’de hidrometeorolojik afetlerin sayısının ve iklimle ilişkili ekstrem olayların sosyoekonomik etkilerinin hızla arttığına değinen Kadıoğlu, iklimle ilişkili afetlerden dolayı ekonomik kayıpların da katlanarak çoğaldığını söyledi.
Prof. Dr. Kadıoğlu, “1990’larda afetlerden dolayı küresel ekonomik kayıpların toplamı 10 yılda 608 milyar dolardan fazla oldu. 21. yüzyılda meteorolojik afetlerden dolayı yaşanacak kayıpların önemli ölçüde artması, 2050’ye kadar da yıllık 300 milyar dolara ulaşması bekleniyor.” dedi.
“SİGORTA ŞİRKETLERİ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ RİSKLERİNE UYGUN ÜRÜNLER GELİŞTİRİYOR”
İklimle ilişkili afetlerden dolayı katlanan ekonomik kayıplarda en yüksek payı sigorta sektörünün aldığını, bu nedenle iklim değişikliğinin etkilerine karşı sigortanın giderek daha önemli hale geldiğini ifade eden Kadıoğlu, aşırı hava olayları, sel, fırtına ve yangın gibi doğa kaynaklı afetlerin sıklığı ve şiddetindeki artışın sigorta sektörünü doğrudan etkilediğini bildirdi.
Sigorta şirketlerinin, değişen iklim koşullarına uyum sağlayarak yenilikçi çözümler geliştirmesi ve riskleri daha etkin bir şekilde yönetmesinin, hem sektörün sürdürülebilirliği hem de toplumun genel refahı açısından büyük önem taşıdığını vurgulayan Kadıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Risklerin artması, yeni ürün ve hizmetler, yenilikçi yaklaşımlar, kamu-özel ortaklıkları, yasal ve düzenleyici çerçeve, farkındalık ve eğitim konuları iklim değişikliğinin etkilerine karşı sigorta ile ilgili önemli noktalar. İklim değişikliği, sigortalanabilir risklerin artmasına neden oluyor. Özellikle sel, fırtına, yangın gibi doğal afetlerin sayısındaki artış sonucu, sigorta şirketleri daha yüksek tazminatlarla karşı karşıya kalıyor. Bu durum, sigorta primlerinin yükselmesine ve bazı bölgelerde sigorta teminatlarının kısıtlanmasına yol açabilir.”
Sigorta şirketlerinin, iklim değişikliği risklerini yönetebilmek için yeni ürünler ve hizmetler geliştirdiğinden, hava durumu sigortaları, mahsul sigortaları ve afet sigortaları gibi özel sigorta türleri sunduklarından bahseden Kadıoğlu, bu tür sigortaların, özellikle tarım sektörü gibi iklim değişikliğinden doğrudan etkilenen sektörler için önemli olduğunun altını çizdi.
Bazı ülkelerin, iklim değişikliğinin sigorta sektörüne etkilerini azaltmak için kamu ile özel sektör ortaklıkları oluşturduğunu anlatan Kadıoğlu, “Bu ortaklıklar, afetlere karşı finansal koruma sağlamak ve sigorta maliyetlerini dengelemek amacıyla risk paylaşımı yapıyor. İklim değişikliğine karşı sigorta sektörünün daha iyi hazırlanabilmesi için yasal ve düzenleyici çerçeveler de geliştiriliyor. Hükümetler ve uluslararası kuruluşlar, sigorta sektörünü iklim risklerine karşı daha dayanıklı hale getirebilmek için çeşitli politikalar ve düzenlemeler ifadelerini kullandı.
“DASK, ASK OLSUN” ÖNERİSİ
Sigorta sektöründe, iklim değişikliği ve buna bağlı riskler konusunda farkındalığın artırılmasının önemini işaret eden Kadıoğlu, sigorta şirketlerinin, müşterilerini iklim riskleri ve bu risklere karşı nasıl korunabilecekleri hakkında bilgilendirmek için çalışmalar yaptıklarını aktardı.
Doğal Afet Sigortalar Kurumu’nun (DASK) şu an daha çok deprem sigortası olarak bilinip uygulandığını hatırlatan Kadıoğlu, DASK’ın sel gibi afetleri de kapsaması için çalışmalar bulunduğunu ancak bunların yeterli olmadığı yorumunu yaptı.
Kadıoğlu, “DASK bence kısaca ‘ASK’ yani ‘Afet Sigorta Kurumu’ haline dönüştürülerek, doğa, teknolojik ve insan kaynaklı tüm afetleri kapsamalıdır. Özellikle küresel iklim değişikliğinin yüzümüze vurduğu çarpık kentleşme sonucu artan meteorolojik, hidrolojik ve klimatolojik afetler, ayrım yapılmaksızın tümüyle sigorta kapsamına alınmalıdır. Küresel iklim değişikliğini bu kadar çok konuştuğumuz bugünlerde hava ve su ile ilgili afetleri sigorta kapsamına doğru bir şekilde almamak olmaz.” değerlendirmesini yaptı.
GÜNDEM
03 Kasım 2024SPOR
03 Kasım 2024GÜNDEM
03 Kasım 2024SPOR
03 Kasım 2024SPOR
03 Kasım 2024GÜNDEM
03 Kasım 2024GÜNDEM
03 Kasım 2024